KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE RESMİ ŞEKİL ŞARTI: İSTİSNA HALLER VE ŞEKLE AYKIRILIĞIN SONUÇLARI - ordu gayrimenkul avukatı

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi noterde düzenleme şeklinde yapılmalıdır. Şekil şartına uyulmayan sözleşmeler kural olarak geçerli değildir. Şekle aykırı sözleşme mutlak butlanla batıl olacak, sözleşme kurulduğu andan itibaren geçersiz olacaktır. Sözleşmenin mutlak butlanla batıl olduğunu ileri sürme hakkı herhangi bir zamanaşımına tabi olmayıp ayrıca menfaati bulunan herkes tarafından ileri sürülebilecektir. 

YARGITAY 15. Hukuk Dairesi 2006/4576 E., 2007/5239 K.

"Yanlar arasında imzalanan sözleşme tapuda pay devrini içeren "arsa payı karşılığı inşaat yapımına" ilişkindir. Tapuda geçirimin sağlanması için bu tür sözleşmelerin BK'nın 213, TMK'nın 706, T.K'nın 26 ve Noterlik Kanunu'nun 70. maddeleri uyarınca resmi şekilde yapılması zorunludur. Aksi takdirde yapılan sözleşmeler geçerli değildir. Dava konusu olayda sonradan yükleniciye pay devri yapılmamış ve inşaat da kabule icbar edilecek bir seviyeye getirilmemiş olduğundan akdin geçerli hale geldiğinden (daha doğrusu resmi şeklin gerçekleşmediğinin iddia edilmesinin iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığından), söz edilemez. Bu durumda ortada geçerli bir akit bulunmadığından akdin feshine değil, sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verilmelidir."

Sözleşmenin şekle aykırılık nedeniyle geçersiz olması durumunda taraflar sözleşme uyarınca ifa ettikleri edimleri birbirlerinden sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep edebileceklerdir.

YARGITAY 15. Hukuk Dairesi         2010/6374 E.  ,  2011/7212 K.

"Sözleşmenin geçersiz olması sebebiyle tarafların müspet zararlarını talep etmeleri mümkün olmayıp verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istemeleri mümkün olduğu gibi menfi zararlarını da diğer taraftan talep edebilirler. Somut olayda davacı yüklenicilerin isteyebileceği menfi zararları, kanıtlayabildikleri inşaat gideri, proje giderleri, ruhsat harcı, proje tasdik ücreti, hafriyat harcı ve belediyeye ödenen otopark bedeli olup bunların sözleşme geçersiz olduğundan yapıldığı tarih itibariyle bedelleri güncelleme yapılmaksızın hüküm altına alınması gerekir.Bu durumda mahkemece, hükme esas raporu veren bilirkişi kurulundan hukukçu bilirkişi çıkartılıp yerine re’sen seçilecek bir inşaat bilirkişisi eklenmek suretiyle oluşturulacak yeni kuruldan davacı yüklenicilerin isteyebileceği menfi zarar miktarının yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerine göre ve güncelleme yapılmaksızın hesaplattırılarak hüküm altına alınması gerekirken, dava tarihine göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür."

Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçerliliği noterde düzenleme şeklinde yapılmasına bağlı olsa dabazı durumlarda noterde düzenleme şeklinde yapılmayan sözleşmeler de taraflar için bağlayıcı olabilecektir. Bu hallerde taraflar sözleşmenin geçersizliğimi Türk Medeni Kanunu MD. 2'de yer alan dürüstlük kuralı gereği ileri süremeyeceklerdir. Bu durumlar arsa sahibi tarafından, sözleşme uyarınca müteahhite devri gereken arsa payı ve bağımsız bölümlerin müteahhite tapuda devredilmesi ve inşaatın önemli bir kısmının müteahhit tarafından inşa edilmesidir.

YARGITAY 23. Hukuk Dairesi         2012/2227 E.  ,  2012/4932 K.

    "Yanlar arasında adi yazılı şekilde düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi tapuda pay devrini de içerdiğinden MK'nun 634, BK'nun 213, Noterlik Kanunu'nun 60 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri gereğince geçerli hale gelebilmesi için resmi şekilde yapılması gerekli olup, sözleşme bu nedenle geçersiz ise de inşaatın ikmal edilmesi veya bu sözleşmeye güvenerek öncesinde veya sonrasında tapuda pay devri yapılması halinde geçersizlik iddiasının ileri sürülmesi iyi niyet kurallarına aykırı kabul edilir. (YİBK, 30.09.1988 T, 1987/2 E 1988/2 K. sayılı) Dosya kapsamından davacının taşınmazını davalı kooperatife tapuda yapılan 09.07.2009 tarihli satış işlemiyle devrettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla artık sözleşmenin geçersiz olduğunun ileri sürülmesi MK'nun 2. maddesindeki iyiniyet kuralarına aykırıdır."

    YARGITAY 15. Hukuk Dairesi         2010/820 E.  ,  2010/3360 K.

    "Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, tapulu taşınmazın ya da tapulu taşınmaz payının temlikini içerdiğinden, Türk Medeni Kanunu'nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri ile Noter Kanunu'nun 60. maddeleri hükümleri gereğince, kural olarak zorunlu şekil koşuluna uygun şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Ancak, adi yazılı şekilde yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu olan inşaatın yasal koşullarına uygun olarak büyük oranda tamamlanmış olması veya arsa sahiplerinin yükleniciye tapulu taşınmazın ya da paylarının kayden temlik etmesi gibi durumlarda TMK'nın 2. maddesi hükmü gereğince, adi yazılı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, yanları bağlayıcı olur."

    Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, taraflar için önemli hak ve yükümlülükler doğurduğundan, sürecin hukuka uygun şekilde yürütülmesi büyük önem taşır. Müteahhitin yükümlüklerinini yerine getirmemesi durumunda doğabilecek hukuki ihtilafları önlemek için sözleşmenin titizlikle hazırlanması gerekir. Bu konuda profesyonel destek almak isterseniz, benimle iletişime geçebilirsiniz.




    KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNİN ARSA SAHİBİ TARAFINDAN FESHİNİN SONUÇLARI - ordu gayrimenkul avukatı

    Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde fesih somut uyuşmazlığın koşullarına geri veya ileri etkili olmak üzere iki türlü sonuç doğurur. Yüklenicinin edimini yerine getirememesi nedeniyle sözleşmenin feshi halinde, yaptığı inşaattan hiçbir hak iddia edemeyeceğine dair sözleşmeye konulan şart geçersizdir.

    1-) Feshin geriye etkili sonuç doğurması

    Feshin geriye etkili sonuç doğurması durumunda sözleşme hiç yapılmamış sayılarak, sözleşme uyarınca yükleniciye devredilen arsa paylarının arsa sahibine aynen iadesi gerekmektedir. Yüklenicinin kendisime devredilen arsa paylarının bir kısmını sattığı bağımsız bölümler nedeniyle 3. kişilere devretmiş olması halinde, 3. kişiler taşınmaz malikine karşı iyi niyet iddiasında bulunamayacak, sözleşmenin arsa sahibi tarafından haklı feshi sonucu arsa paylarını arsa malikine iade etmekle yükümlü olacaklardır.

    YARGITAY 15. Hukuk Dairesi 2009/4222 E., 2010/4818 K.

    "Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, arsa sahibi tarafından yükleniciye ya da onun istemiyle üçüncü kişi ve kişilere yapılan taşınmaz ya da taşınmaz payı temliki, "avans" niteliğinde olup; yüklenici yüklendiği karşı edimini ifa ettiği oranda "şahsi hak" elde edebilir ve ancak kazandığı şahsi hakkını üçüncü kişilere temlik edebilir. Yüklenici, tüm edimlerini ifa ettiği takdirde ve sözleşmede ifa ile sonuçlanması durumunda şahsi hakkı, ayni hakka dönüşür. Ancak, sözleşmenin "geriye etkili sonuç doğurur şekilde" feshi halinde; sözleşmenin taraflarının aldıklarını karşılıklı olarak geri vermesi gerekir. Dairemizin yerleşen uygulamasına göre de; kaçak ya da inşaat halindeki yapı ile ilgili yükleniciden pay iktisap eden üçüncü kişiler, Türk Medeni Yasası'nın 1024. maddesi gereğince, aynı Kanun'un 1023. maddesi hükmünden yararlanamaz."

    Feshin geriye etkili sonuç doğurması halinde aynı zamanda yükleniciye kendi malzemesi ile taşınmaz malikinin taşınmazı üzerinde yaptığı inşaatın karşılığını sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca taşınmaz malikinden tahsilini talep etme hakkı doğacaktır.

    2-) Feshin ileriye etkili sonuç doğurması

    Sözleşmenin ileriye dönük feshi halinde ise, yüklenici sözleşme ile kazandığını talep edebilir. Yargıtay kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin, yüklenicinin kusuru ve temerrüdü üzerine taşınmaz malikince feshedildiği durumlarda fesih anına kadar yapılmış olan inşaatın tamamlanma oranı %90'ı aştığı takdirde, feshin ileri etkili sonuç doğuracağı görüşündedir. Ne var ki, inşaatın kabul edilebilir bir aşamaya gelmiş olması halinde ise, iş sahibi haklı dahi olsa sözleşmeyi feshetmesi (örneğin inşaatın tamamlanma oranının yüzde 90'ın üzerinde olması) ileriye etkili sonuç doğurur. Bu durumda müteahhitin payının aynen müteahhit adına tescili ile noksan iş bedelinin günün rayiç bedeli üzerinden müteahhitten alınarak arsa sahibine verimesine karar verilir.

    Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, taraflar için önemli hak ve yükümlülükler doğurduğundan, sürecin hukuka uygun şekilde yürütülmesi büyük önem taşır. Müteahhitin yükümlüklerinini yerine getirmemesi durumunda doğabilecek hukuki ihtilafları önlemek için sözleşmenin titizlikle hazırlanması gerekir. Bu konuda profesyonel destek almak isterseniz, benimle iletişime geçebilirsiniz.


    KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİNDE YÜKLENİCİNİN (MÜTEAHHİT) YÜKÜMLÜLÜKLERİ - ordu gayrimenkul avukatı

     1-) Yapılacak İşlemlerde Vekalete Uygun Davranmak

    Taraflarca inşaata başlama öncesi iş ve işlemlerin yapılması için iş sahibi (arsa sahibi) tarafından yükleniciye vekalet verilebilir. Bu gibi durumlarda yüklenici imar durumunun çıkartılması, inşaat projelerinin hazırlanması, inşaat projelerinin resmi makamlara onaylatılması, yapı başlama ruhsatının alınması, yönetim planının hazırlanması, kar irtifakının tesis edilmesi yetkilerini taşınmaz maliki ile aralarında yapmış oldukları anlaşmaya uygun olarak yapması gerekmektedir.

    2-) Özen Gösterme Borcu

    Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir. Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır. 

    3-) Yüklenicinin İnşatta Kullanılan Malzeme Bakımından Yükümlülükleri

    Malzeme yüklenici tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi sorumludur.  Malzeme işsahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici, onları gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür. Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur. 

    4-) İnşaata Kararlaştırılmış Olan Zamanda Başlamak

    Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde, yüklenicinin tahhüt ettiği inşaata kararlaştırılmış olan tarihte başlaması gerekir. İlerde herhangi bir ihtilafa sebebiyet verilmemesi amacıyla tarafların inşaata başlama tarihini net bir şekilde belirlemeleri gerekir. İnşaata zamanında başlayamama nedeninin taşınmazın geç teslim edilmesi sebebiyle yüklenicinin inisiyatifi dışında herhangi bir nedenden kaynaklanması halinde yüklenicinin inşaata geç başlaması kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi neticesini doğuramaz.

    Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde inşaatın ne zaman teslim edileceği hususu inşaata başlamayı takip eden belirli bir süre olarak kararlaştırılması halinde, inşaata başlama zamanı bu bakımdan da önem arz eder. Bu duurmda inşaata zamanında başlamak teslim tarihinin belirlenmesinde olası ihtilaflara sebebiyet vermeyeceği gibi, inşaatın seyrinin ne zaman hangi aşamalardan geçmesi gerektiği konularına da ışık tutacaktır.

    YARGITAY 23. Hukuk Dairesi  2012/2688 E.  ,  2012/4766 K.

    "Sözleşmede, inşaata başlama tarihinin gösterilmemesi, yükleniciye işe başlamak üzere dilediğince süre tanındığı anlamına gelmez. Sözleşmedeki teslim süresiyle ilgili hüküm makul bir süre olarak yorumlanmalıdır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, inşaatın ruhsat tarihinden itibaren iki yıl içinde tamamlanacağı belirtildiğinden yüklenici inşaat ruhsatını almak için makul sürede merciine başvurmalıdır. Somut olayda olduğu gibi sözleşme tarihinden yaklaşık 35 ay sonra yapılan başvurunun makul sürede yapıldığını kabul etmek olanaklı değildir. "

    5-) İnşaatı Planlanan Sürede Tamamlamak

    Yüklenici taraflarca sözleşmede belirlenen teslim tarihinde inşaatı eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim etmek zorundadır. İnşaatın tmamlanması için sözleşmede herhangi bir tarih öngörülmemişse yüklenici inşaatı makul sürede bitirmek zorundadır, bu durumda eğer iş olması gerekenden yavaş ilerlemekte ise taşınmaz maliki yükleniciye ihtarname düzenleyerek işin tamamlanması için makul bir süre verebilir, eğer bu sürede iş tamamlanmazsa sözleşmeden dönebilir. İşin öngörülen sürede tamamlanmaması halinde taşınmaz maliki: 1-) Borcun ifası (inşaatın tamamlanması) ile birlikte gecikme tazminatı, 2-) Borcun ifası ve gecikme tazminatından vazgeçtiğini bildirip borcun ifa edilmemesinden kaynaklı zararların giderilmesini isteme ve 3-) sözleşmeden dönüp menfi zararının giderilmesini isteme hakkına sahiptir. İnşaatın sözleşmede öngörülen sürede bitirilmemesi veya taşınmaz malikinin belirlediği makul sürede bitirilememesi yükleniciye atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmıyorsa gecikmeye neden olan ve yüklenicinin kusurundan kaynaklanmayan süre sözleşme sürsine eklenir. 

    YARGITAY 15. Hukuk Dairesi  2007/7750 E.  ,  2008/507 K.

    "ruhsat alma mükellefiyeti kendisine ait olan yüklenicinin iradesi dışında inşaat ruhsatının geç alınmasının bürokratik engellerden kaynaklanması durumunda gecikme varsa taraflara kusur izafe edilemeyeceğinden bu gecikmeden kusursuz olan yüklenicinin sorumlu tutulması mümkün değildir."

    a-) İnşaatın planlanan sürede tamamlanamaması halinde kira kaybının istenmesi ve cezai şart

    İnşaatın plananlanan sürede tamamlanamaması ve malike ait dairelerin zamanında teslim edilememesi halinde taşınmaz maliki sözleşmeye göre işlemiş olan rayiç kira karşılığını isteyebilir. Sözleşmede öngörülmemiş olsa bile taşınmaz maliki uğramış olduğu kira kaybını talep edebilir. Sözleşmede geç teslim halinde bir cezai şart kararlaştırılmış ise taşınmaz maliki işbu cezai şartı talep edebilir. Cezai şartın talep edilebilmesi için taşınmaz malikinin teslim anında bu konudaki talep hakkını saklı tutması gerekir. Ancak hem kira kaybı hem de cezai şart kural olarak birlikte talep edilemez, tarafların sözleşmede inşaatın planlanan sürede tamamlanaması halinde  hem kira kaybının hem de cezai şartın ödenmesini kararlaştırmaları halinde her ikisi de talep edilebilir.

    6-) Yüklenicinin Ayıptan Kaynaklanan Sorumluluğu

    İşsahibi (taşınmaz-arsa maliki), inşaatın tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz  gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. Gizli ayıp halinde ise, gizli ayıbın ortaya çıktığı an itibariyle durum derhan yükleniciye bildirilmelidir. 

    Ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1 Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme. 2. alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme. İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz. 

    Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır. Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirm

    Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. 

    a-) Yüklenicinin inşaatı ayıp veya eksik yapması halinde, kendisine ait olan bağımsız bölümlerin üzerindeki ipoteğin kalkmasını istemesi için ayıp veya eksiklikleri gidermesi gerekir

    YARGITAY 6. Hukuk Dairesi         2023/3871 E.  ,  2024/4191 K.

      "Somut olayda; davalı arsa sahipleri ile yüklenici arasında tanzim edilen sözleşmenin 3. maddesi uyarınca, dava konusu bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin fekki binanın bütün bahçe düzenlemesi ile eksiksiz bitirilip dairelerin anahtar teslim edilmesi ve iskanı alınarak kat mülkiyeti tapularının çıkarılması şartına bağlanmıştır. Aralarındaki temlik sözleşmesi uyarınca yüklenicinin halefi konumunda olan davacı, bahsi geçen alanlardaki eksik ve ayıpları gidermek yahut bunların giderilmesi masraflarını depo etmek kaydıyla ipoteğin ekkini isteme hakkına sahip olacaktır."


      b-) Yüklenici inşaatı tamamlamadığı takdirde arsa sahibine sözleşmenin feshi ve tapunun iptalini isteme hakkı doğar

      YARGITAY 23. Hukuk Dairesi    2013/2315 E.  ,  2013/3177 K.

      "Öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) sözleşme ve eklerine, tasdikli projesine, imara, fen ve tekniğine uygun biçimde yerine getirip getirmediğinin, açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Yüklenicinin kendisine devredilen paya hak kazanabilmesi için edimini yerine getirmesi gerekir, edimi ise binayı imal ve teslimdir. Yüklenici edimini yerine getirmediği takdirde arsa sahibine sözleşmenin feshi ve tapunun iptalini isteyebilme hakkı doğar"

      Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, taraflar için önemli hak ve yükümlülükler doğurduğundan, sürecin hukuka uygun şekilde yürütülmesi büyük önem taşır. Müteahhitin yükümlüklerinini yerine getirmemesi durumunda doğabilecek hukuki ihtilafları önlemek için sözleşmenin titizlikle hazırlanması gerekir. Bu konuda profesyonel destek almak isterseniz, benimle iletişime geçebilirsiniz.




      MİRASTA DENKLEŞTİRME DAVASI - ordu miras avukatı


      Denkleştirme Kavramı

      Mirasbırakanın sağlığında yasal mirasçılarından birine veya birkaçına bazı kazandırmalarda bulunması ve bu kazandırmaların yasal mirasçıların ekonomik bağımsızlıklarına yardım etmesi söz konusu olabilir. Bu durum mirasçılar arasında eşitliği bozar. Bu sebeple, sağlararası kazandırmalar yoluyla  mirasçılar arasında oluşabilecek eşitsizliği gidermek amacıyla miras hukukunda denkleştirme kavramı düzenlenmiştir. 

      Denkleştirme talebinin şartları

      A. Sağlararası bir kazandırma olmalı

      Denkleştirmeden bahsedilebilmesi için ilk şart kazandırmanın mirasbırakanın sağlığında yapılmış olmasıdır. 

      B. Kazandırma ivazsız (karşılıksız) olmalı

      Bir kazandırmanın denkleştirmeye tabi olabilmesi için söz konusu kazandırmanın ivazsız olması gerekmektedir.

      C. Kazandırma yasal mirasçılara yapılmış olmalı

      D. Kazandırma miras payına mahsuben yapılmış olmalı

      Yasal mirasçılardan birine yapılmış olan kazandırmanın denkleştirme konusu olabilmesi için bir diğer şart kazandırmanın miras hissesine mahsuben yapılmış olmasıdır. Zira, mirasbırakanın altsoyu lehine yaptığı kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmediği sürece miras payına mahsuben yapılmış sayılır.

      Denkleştirmeye tabi kazandırmalar

      Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tâbidir.

      Kanunen denkleştirmeden muaf tutulan kazandırmalar

      Olağan hediyeler ile evlenme sırasında yapılan geleneğe uygun giderler denkleştirmeye tabi değildir. Hediye, kişiye ekonomik bağımsızlığını kandırma amacı taşımadan yapılan kazandırmalardır. Doğum günü hediyeleri veya çeyiz vehayut mirasbırakanın altsoyuna özel bir günün anısına aldığı olağan hediyeler denkleştirmeye tabi değildir.

      Denkleştirmenin gerçekleştirilmesi

      Geri vermekle yükümlü olan mirasçı, dilerse aldığını aynen geri verir; dilerse payından fazla olsa bile değerini miras payına mahsup ettirir. Denkleştirme yükümlüsü, aynen iade etme yolunu seçerse kendisine bağışlanan malı terekeye iade eder. Denkleştirme yükümlüsü mahsuben denkleştirmeyi tercih ederse kendisine kazandırılan malvarlığı miras payından fazla ise fazlalığı mirasçılara öderi az ise eksik kalan miktari terekeden talep eder.

      Denkleştirme davasında süreler

      Mirasta denkleştirme istemi mirasın paylaştırılmasına kadar talep edilebilir. Mirasın taksimi halinde ise taksimin yapılmasından itibaren on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde mirasta denkleştirmenin istenmesi gerekir.

      Denkleştirme davasında ispat

      Denkleştirme davasında ispat yükü denkleştirmeyi talep eden mirasçıdadır. Denkleştirmeyi talep eden mirasçı, mirasbırakanın denkleştirmeye tabi bir malını devrettiğini isspat etmelidir. Yargıtay bazı kararlarında TMK 649/2 hükmü gereği yapılan kazandırmanın miras payına mahsuben olmadığınını ispatlama yükümlülüğünün  kendisine kazandırma yapılan altsoya düştüğünü ifade etmiştir.

      Denkleştirme davası ile Tenkis davasının karşılaştırılması

      Tenkis davasındaki amaç saklı payları illal olan saklı paylı mirasçıların haklarını korumaktır. Buna karşılık Denkleştirme davasındaki amaç mirasbırakanın tenkise tabi olmayan ancak miras payını ihlal eden kazandırmaların terekeye iade edilmesi suretiyle mirasçıların haklarının korunmasıdır. Denkleştirmeye tabi kazandırma tümüyle terekeye iade edilirken, tenkise tabi kazandırmanın sadece saklı payı ihlal edilen kısmı indirilir. 

      MİRAS HUKUKUNDA TENKİS DAVASI: SAKLI PAYIN KORUNMASI - ordu miras hukuku avukat


      Tenkis davası mirasçıların miras hakları ihlal edildiğinde açabilecekleri dava türlerinden biridir. Tenkis davası Türk Medeni Kanunu'nun 560. Maddesinde "Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler." şeklinde ifade edilmiştir. 

      Tenkis Davasının Şartları

      1-) Mirasbırakanın tasarruf özgürlüğünün aşılması

      Türk Medeni Kanunu'na göre mirasbırakanın belirli ölçüde tasarruf özgürlüğü bulunurken, mirasçıların da saklı pay hakkı bulunmaktadır. TMK 505/1 uyarınca saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın eşi, anne ve babası ile altsoyudur. Mirasbırakanın tasarruf özgürlüğü saklı paylı mirasçılarının saklı paylarıyla sınırlıdır. Mirasbırakan saklı paylı mirasçılarının saklı payına dokunmadan malvarlığı üzerinde serbestçe tasarruf etme hakkına sahiptir. Tenkis davasının açılabilmesi için saklı paylı mirasçının saklı payının ihlal edilmesi gerekmektedir. TMK m. 506'da saklı paylı mirasçılar ve saklı pay oranları belirtilmiştir.

      Saklı pay aşağıdaki oranlardan ibarettir:

      "1. Altsoy için yasal miras payının yarısı,

      2. Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,

      1…I

      4. Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü."

      Tenkis davasının tarafları

      Davacılar: Saklı payları ihlal edilen saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarrufların tenkisi için dava açabilirler. Ayrıca TMK m. 562'de mirasçıların alacaklılarının da tenkis talep edebileceği belirtilmiştir. 

      "Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler."

      Mirası reddeden, mirastan yoksun olan ve mirasçılıktan çıkarılan kimseler mirasçı sıfatını haiz olmadığı için tenkis davası da açamazlar fakat mirasçılıktan çıkarılanın alt soyu mirasçılıktan çıkarılan kimse mirasbırakandan önce ölmüş gibi saklı payını isteyebilir.

      Davalılar: Tenkis davası saklı paylı mirasçıların saklı paylı mirasçıların saklı payını ihlal eden kazandırmaların lehine yapıldığı kişilere karşı açılabilecektir. Ayrıca tenkise tabi malvarlığının 3. Kişilere devredilmesi halinde 3. Kişiye yapılan devrin tenkis davasından kaçınma amacını taşıması ayrıca 3. Kişinin bu amacı bilerek tenkise konu kazandırmayı devralması halinde de tenkis davası 3. Kişiye yöneltilebilecektir.

      Tenkis davasına süreler

      Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.

      Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar.

      Tenkis iddiası, def’i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.

      Tenkis davasına tabi kazandırmalar

      Aşağıdaki karşılıksız kazandırmalar, ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tâbidir:

      1. Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,

      2. Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,

      3. Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,

      4. Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.

      Muris Muvazaası Davasının Tenkis Davası ile karşılaştırılması

      Muvazaa tarafların bir işlem yapıp onun geçersizliği veya onun yerine başka bir işlemin geçerli sayılacağı hususlarında anlaşmalarına denir. Muvazaada görünürdeki işlem tarafların gerçek iradesine uygun olmaduğı için geçersizdir. Ancak tenkise tabi kazandırmada yapılan işlemin geçersizliğinden değil, yapılan tasarrufun mirasçıların saklı paylarını ihlal etmesinden bahsedilir. Tenkis davasını ancak saklı payı ihlal edilen saklı paylı mirasçılar açabilirken, muris muvazaası davasını bütün mirasçılar açabilir.

      Miras hakkınızın korunması ve adil bir paylaşım için hukuki destek almak isterseniz, bizimle iletişime geçebilirsiniz. 



      MİRASBIRAKANIN MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMAYA YÖNELİK İŞLEMLERİ VE SONUÇLARI: MURİS MUVAZAASI - Ordu miras avukatı


      Muris muvazaası nedir?

      Muvazaanın özel bir türünü oluşturan muris muvazaası, miras bırakanın mirasçılarından malının bir kısmını veya tamamını, onları miras haklarından tamamen veya kısmen yoksun bırakmak maksadıyla, muvazaalı işlem kurarak devretmesidir. Yargıtay, vermiş olduğu bazı kararlarında muris muvazaası davasını "Habil ve Kabil Davası" olarak nitelendirmiştir. Muris muvazaasının arkasında yatan birçok sebep vardır, bunlardan en yaygın olanı bazı kesimlerce erkek evladın kız evlattan üstün tutulması, kadın erkek eşitliğine riayet edilmemesi ve kız evlattan mal kaçırmak amacıyla muris muvazaasına yönelmektir. 

      Muris muvazaası mirasçılardan mal kaçırmak amacını taşır. Genellikle tapuda görünen işlem satış, gizlenen işlem ise bağışlama sözleşmesidir, satış sözleşmesinin amacı bazı mirasçılardan mal kaçırmaktır. Muris muvazaasından söz edebilmek için mal kaçırma kastının her somut olayda belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/2844 E. 2018/2440 K. Sayılı kararıyla "Somut olayda, davalı ...'in, annesi olan mirasbırakanın tüm ihtiyaçlarını karşılaması, özellikle engelli kardeşi ......e ölene kadar bakması nedeniyle minnet duygusu ile taşınmazın kendisine temlik edildiğini savunduğu, tanık beyanlarından ve tüm dosya kapsamından davalının gerçekten de hem annesinin hem de engelli kardeşinin ölümlerine kadar bakımlarını üstlendiği sabittir. Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.04.2009 günlü 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır. O halde, yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakan ...... Yumurtacı'nın gerçek irade ve amacının diğer mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisine ve kızına özenle bakan oğlu davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazları temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği kabul edilmelidir. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." şeklinde  karar vererek, mal kaçırma kastının olmaması durumunda muris muvazaasının da olamayacağına hükmetmiştir. 

      Muris muvazaasına dayalı Tapu İptal ve Tescil davası

      1-) Davanın tarafları

      Davacı: Muvazaalı işlem, görünürdeki sözleşme (satış) tarafların gerçek iradelerine uymadığından, bağış sözleşmesi de hukukumuzda ön görülen şekil şartlarına uymadığından geçersiz sayılacaktır. Bu durumda, saklı paylı olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen bütün mirasçılar dava açarak tapu iptal ve tescil talebinde bulunabilirler. Buradaki mirasçılar kapsamına atanmış mirasçılar da dahildir. Mirası reddeden kişinin muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açmasında hukuki yararı bulunmadığından mirası reddeden kişi bu davayı açamacayktır.

      Davalı: Muris muvazaasında davalı muvazaalı işlem sonucunda kendisine kazanımda bulunulan kişi yani muvazaalı devrin olduğu olayda malı elinde bulunduran, tapuda malik olarak gözüken kişidir.

      2-) Muris muvazaasının ispatı

      Uyuşmazlığın doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için mirasbırakanın mal kaçırma kastının duraksamaya yer verilmeyecek biçimde ortaya çıkarılması gereklidir. Bunun için ülkenin gelenek ve görenekleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı tarafın alım gücünün bulunup bulunmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki taşınmazın değeri arasındaki fark, davalı taraf ile mirasbırakanın arasındaki kişisel ilişki gibi hususlar değerlendirilmelidir. 

      a-) Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi karşılığı yapılan devirde muris muvazaasının ispatı

      "Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 01.04.1974 gün ve 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir." - YGHK 2008/1-636 E. 2008/650 K.

      3-) Muris muvazaasından kaynaklı Tapu İptal ve Tescil davasında süreler

      Muris muvazaasından kaynaklı Tapu İptal ve Tescil davası herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmayıp her zaman açılabileceği tartışmasızdır.

      4-) Muris muvazaasına dayalı Tapu İptal ve Tescil davasının sonucu

      Muvazaalı işlemin tespitinden sonra muvazaalı işlem geçersiz kılınmakta ve taşınmaz terekeye dönmektedir. Bir örnekle açıklamak gerekirse mirasbırakanın kızından mal kaçırıp taşınmazını oğluna devrettiğini varsayalım, davanın kabulü durumunda başkaca mirasçı olmadığını farz edersek taşınmaz terekeye dönecek ve her iki kardeş de 1/2 oranında yani eşit oranda taşınmaz üzerinde hak sahibi olacaklardır. Ayrıca Muris muvazaasına dayalı olarak açılan Tapu İptal ve Tescil davalarında kurulacak olan hüküm açıklayıcı nitelikte olup muvazaalı işlem yapıldığı tarihten itibaren geçersiz sayılacak, iptal hükmü geriye etkili olarak sonuç doğuracaktır.

      Gizli bağışlarda muris muvazaasının koşulları oluşur mu?

      Mirasbıkaran bazı hallerde mirasçılardan mal kaçırmak kastıyla mirasçılardan birisi veya üçüncü bir kişiye bedelini kendisi ödeyerek bir taşınmaz alıp taşınmazı aldığı kişi adına tescil edebilir. Bu gibi durumlarda mirasbırakanın bedelini ödeyerek bir üçüncü kişiden satım sözleşmesiyle almak için anlaştığı taşınmazı, tapu sicilinde yarar sağlamak istediği kişinin adına tescil ettirmesi durumunda muvazaadan söz edilemez. Gizli bağışlar muris muvazaası davasına konu olmasa da denkleştirme ve tenkis davalarına konu olabilir. Denkleştirme ve Tenkis davalarıyla ilgili hususlar için diğer makalerimize bakabilirsiniz.

      Tapusuz taşınmazların devrinde muvazaa iddiası

      Tapusuz taşınmaz, tapuya herhangi bir şekilde geçirilmemiş olan taşınmazlardır. Tapusuz taşınmazların sayısı çok az olmakla birlikte, bu taşınmazlar hukuken taşınır hükmündedir. Bu sebeple taşınırlara ilişkin devir şartları tapusuz taşınmaz için de geçerlidir.  Tapusuz taşınmazın devir işlemi zilyetliğin devrinden ibarettir ve bu sözleşmeler hiçbir şekil şartına bağlı olmaksızın geçerlidir. Bu tür sözleşmeler hakkında muris muvazaası ilkelerinin uygulanmasına imkan yoktur çünkü görünürdeki işlemin arkasına gizlenen işlem geçerli olduğundan muvazaa iddiası ileri sürülememektedir. Ancak bu tür taşınmazlar için şartları varsa denkleştirme veya tenkis talep edilebilir.  Denkleştirme ve Tenkis davalarıyla ilgili hususlar için diğer makalelerimize bakabilirsiniz.


      Miras hakkınızın korunması ve adil bir paylaşım için hukuki destek almak isterseniz, bizimle iletişime geçebilirsiniz. 


      ÖN ÖDEMELİ KONUT SATIŞLARI (MAKETTEN KONUT SATIŞI): HAKLARINIZI VE RİSKLERİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ? - ordu gayrimenkul avukatı

      Türkiye'de konut yatırımları son yıllarda büyük bir ilgi görüyor. Özellikle ön ödemeli konut satışları (yapı tamamlanmadan önce satılan konutlar) birçok kişi için cazip bir seçenek haline geldi. Ancak, bu tür satışlarda dikkat edilmesi gereken hukuki noktalar bulunuyor. Bu yazımızda ön ödemeli konut satışlarının hukuki boyutlarını ele alacak, haklarınızı korumak için nelere dikkat etmeniz gerektiğini açıklayacağız. 

      Ön Ödemeli Konut Satışı Nedir?

      Ön ödemeli konut satışı, konutun tamamlanmasından önce yapılan satış sözleşmesidir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a göre düzenlenmiştir. 

      "Ön ödemeli konut satış sözleşmeleri

       MADDE 40- (1) Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmedir.  "

      2. Ön Ödemeli Konut Satışlarında Sözleşmenin Hukuki Şekil Şartları

      Ön ödemeli konut satışının tapu siciline tescil edilmesi, satış vaadi sözleşmesinin ise noterde düzenleme şeklinde yapılması zorunludur.

      Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, kat irtifakı devrinin tüketici lehine tapu siciline tescil edilmesiyle birlikte yapılacak yazılı bir sözleşme şeklinde veya noterliklerde düzenleme şeklinde yapılan satış vaadi sözleşmesi ile kurulur. Aksi hâlde sözleşme geçersizdir. Satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez. Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut satış sözleşmesi yapılamaz.

      A. Sözleşmede Bulunması Gereken Zorunlu Unsurlar

      Ön ödemeli konut satış sözleşmesinin, en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde yapılması, aşağıdaki bilgileri içermesi ve bir örneğinin tüketiciye verilmesi zorunludur:

      a) Satıcının adı veya unvanı, açık adresi, telefon numarası ve varsa MERSİS numarası ile diğer iletişim bilgileri,

      b) Tüketicinin adı, soyadı, açık adresi, telefon numarası ve varsa diğer iletişim bilgileri,

      c) Sözleşmenin düzenlendiği tarih,

      ç) Sözleşme konusu konuta ilişkin bağımsız bölümün yer aldığı ada, parsel, blok, konum, kat ve benzeri temel nitelik bilgileri ile Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğine göre belirlenen bağımsız bölüm net ve brüt alanları,

      d)  Konutun tüm vergiler dâhil Türk Lirası olarak satış fiyatı, varsa teslim ve diğer masraflara ilişkin bilgi,

      e)  Konutun tüm vergiler dâhil Türk Lirası olarak toplam taksitli satış fiyatı; varsa teslim ve diğer masraflara ilişkin bilgi,

      f)  Faiz miktarı ve faizin hesaplandığı yıllık oran ve sözleşmede belirlenen faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı,

      g) Tüketicinin temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları,

      ğ) Ön ödeme tutarı,

      h) Ödeme planı ve ödemelerin yapılacağı banka ve hesap bilgileri,

      ı) Cayma hakkının kullanılma şartları, süresi ve usulüne ilişkin bilgiler,

      i) Sözleşmeden dönme hakkının kullanılma şartları, süresi, usulü ile tazminata ilişkin bilgiler,

      j) Cayma ve sözleşmeden dönme bildirimlerinin yapılacağı açık adres bilgileri,

      k) Verilen teminata ilişkin bilgiler,

      l) Konutun teslim tarihi ve şekli,

      m) Yapı ruhsatının alınış tarihi,

      n) Konutun ortak giderlerine ilişkin bilgiler,

      o) Tüketicilerin uyuşmazlık konusundaki başvurularını tüketici mahkemesine veya tüketici hakem heyetine yapabileceklerine dair bilgi.

      B. Yazılı Yapılan Sözleşmenin Geçerliliği

      Kural Olarak, Ön ödemeli konut satış sözleşmesinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmelik'te ön görülen resmi şekil dışında yazılı olarak yapılması sözleşmenin geçersiz olması sonucunu doğuracaktır. Fakat TKHK’nın 41. maddesine göre, işbu maddede ön görülen şekil şartlarına uyulmaması halinde satıcı sözleşmenin geçersizliğini alıcı aleyhine ileri süremeyecek ayrıca Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmelik'in 6. Maddesine göre şekil şartlarına uyulmaması halinde sözleşme geçersiz olacak fakat yönetmeliğin iş bu maddesine göre de  satıcı sonradan sözleşmenin şekil yönünden geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri sürülemeyecektir. 

      YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ

      Tarih: 20.12.2018 Esas: 2018/3286 Karar: 2018/13028

      "Ön Ödemeli Konut Satış Sözleşmesi – Sözleşmenin Geçersizliğinin İleri Sürülemeyeceği 

      Ön ödemeli konut satış sözleşmesinin şekil şartına ilişkin 41. maddesinde ise; “(1) Ön ödemeli konut satışının tapu siciline tescil edilmesi, satış vaadi sözleşmesinin ise noterde düzenleme şeklinde yapılması zorunludur. Aksi hâlde satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez. (2) Satıcı, geçerli bir sözleşme yapılmış olmadıkça tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez.” hükümleri getirilmiştir.

      Taraflar arasında düzenlenen 21/03/2015 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine göre; davalı adına kayıtlı arsada davalı tarafından yapılacak binadan net satış alanı 94,37 m2 bağımsız bölümün davacı tarafından taksitler halinde ödenmesi suretiyle satışına dair anlaşma yapıldığı, davalı-satıcının belirtilen süre ve şartlarda teslim etmeyi, davacı-alıcının da satış bedelini ödemeyi taahhüt ettiği görülmektedir.

      Sözleşmenin imzalanmasında sonra, davalı-satıcı tarafından davacı-alıcıya gönderilen 14/08/2015 tarihli ihtarnamede; proje kapsamında gerçekleşen değişiklik nedeniyle satışa konu bağımsız bölümün alanında ciddi artış olduğu belirtilerek, 130.000,00 TL artış bedelinin ödenmesi veya yer değişikliği yapılması yönünde tercih hakkının kullanılması, aksi halde sözleşmenin feshedileceğinin ihtar edildiği, davanın 18/08/2015 tarihinde açıldığı, yargılama sırasında davalı tarafından 01/09/2015 tarihli davacıya gönderilen ihtarname ile de, sözleşmenin feshedildiğinin beyan edildiği, davacı tarafından 02/09/2015 tarihli ihtarnameye cevabında ise sözleşmenin feshinin kabul edilmediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.

      Davaya konu sözleşmenin, ön ödemeli konut satış sözleşmesi olduğu, noterden resmi şekilde yapılması zorunluluğu bulunmakla birlikte, noterde resmi şekilde yapılmadığı, ancak satıcının sonradan sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığını beyan ederek sözleşmenin geçersizliğini ileri süremeyeceği TKHK m. 41/1. de belirlenmiştir. Bu kapsamda, taraflar arasındaki sözleşme noterde yapılmasa dahi geçersizliği yönünde değerlendirme yapılması mümkün olmayacaktır.

      Aynı yöne ilişkin bağımsız bölüm satışlarına yönelik tescil davalarında dahi, 30.09.1988 tarihli ve 1987/2, 1988/2 sayılı Yargıtay ……… Kararı ile “tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre Medeni Kanunun 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” benimsenmiştir.

      Davalı-satıcı sözleşmenin geçersizliğini ileri süremeyeceğine göre, proje değişikliğinden kaynaklı alan artışı nedeniyle ek ücret isteme hakkı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Açıklandığı üzere; 6502 sy. 41/2. maddesinde; satıcının, geçerli bir sözleşme yapılmış olmadıkça tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemeyeceği belirtildiği, aynı zamanda ise taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerinin iki tarafça da kabul edildiği belirlenmektedir. Uyuşmazlık kapsamında, iki tarafın sözleşmedeki taahhütleri uyarınca öncelikle alan artışının ve artış yapılması halinde sorumluluklarının belirlenmesi, yasa ve sözleşme hükümlerine göre davalı-satıcının ek ücret talep edip edemeyeceğinin, talep edebilmesi halinde ise ücret miktarının tespit edilmesi gerekir.

      O halde, mahkemece; taraflar arasında düzenlenen ön ödemeli konut satış sözleşmesinin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği dikkate alınarak, tarafların sözleşmede belirtilen hak ve yükümlülükleri kapsamında sözleşmenin geçerliliğinin devam ettiği belirlenmekle, dosyanın uzman bilirkişi heyetine tevdi ile dava konusu bağımsız bölümün alanında değişikliğin belirlenmesi, ilgili yasa hükmü ve tarafların sözleşmedeki alan artışına ilişkin taahhütleri birlikte değerlendirilerek davalı-satıcının ek ücret isteme hakkı olup olmadığının, ek ücret isteme hakkı olduğu takdirde miktarının tespit edilerek oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.",,

      3- Tüketicinin Cayma Hakkı

      Tüketici, sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren on dört gün içinde, herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcıya noterlikler aracılığıyla yöneltilmesi yeterlidir. Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, cayma hakkının kullanıldığı bilgisi satıcı tarafından ilgili konut finansmanı kuruluşuna derhal bildirilir. Taşınmazın kısmen veya tamamen bağlı krediyle alınması durumunda bağlı kredi sözleşmesi, sözleşmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak üzere cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Konut finansmanı kuruluşu cayma hakkı süresi içinde tüketiciden faiz, komisyon, yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf talep edemez. Taşınmaz için bina tamamlama sigortası yaptırılmış ise, sigorta teminatı, kurulduğu tarihten itibaren hüküm doğurmak üzere cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Cayma hakkının kullanılması durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge cayma bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç on dört gün içinde tüketiciye geri verilir. Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder.

      4- Konutun Teslim Süresi

      Ön ödemeli konutun sözleşmede taahhüt edilen süre içinde tüketiciye teslim edilmesi zorunludur. Bu süre her hâlükârda sözleşme tarihinden itibaren kırk sekiz ayı geçemez. Kat irtifakının tüketici adına tapu siciline tescil edilmesiyle birlikte zilyetliğin devri hâlinde de devir ve teslim yapılmış sayılır. 

      5- Tüketicinin Sözleşmeden Dönme Hakkı

      Ön ödemeli konut satışında, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkı vardır.

      Sözleşmeden dönme bildiriminin satıcıya noterlikler aracılığıyla yöneltilmesi yeterlidir. Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullandığına ilişkin bilgi, satıcı tarafından ilgili konut finansmanı kuruluşuna derhal bildirilir.

      Sözleşmeden dönülmesi durumunda satıcı; ön ödemeli konut satışı nedeniyle oluşan vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleşme bedelinin yüzde ikisine kadar tazminatın ödenmesini isteyebilir.

      Aşağıdaki hallerde tüketiciden herhangi bir bedel talep edilemez:

      a) Satıcının yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmemesi,

      b) Tüketicinin ölmesi,

      c) Tüketicinin kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma düşmesi,

      ç) Ön ödemeli konut satışının taksitle yapılması durumunda, mevcut sözleşmenin yerine konut teslim tarihini geçmeyen ve tüketicinin mevcut sözleşmeye göre talep edilen vade farkını ödemeyi de kabul ettiği yeni bir taksitle satış sözleşmesinin kurulmasına ilişkin önerisinin, satıcı tarafından kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden dönülmesi.

      Bir konutun birden fazla tüketiciye satılması nedeniyle tüketicinin sözleşmeden dönmesi halinde, tüketiciden ön ödemeli konut satışı nedeniyle oluşan vergi, harç, masraf, tazminat ve benzeri adlar altında hiçbir bedel talep edilemez.

      Sözleşmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde tüketiciye geri verilir.

      Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, tüketicinin ödediği satış bedeli, satıcı tarafından dönme bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde yalnızca üçüncü fıkrada belirtilen masraf ve tazminat tutarı düşülerek ilgili konut finansmanı kuruluşuna iade edilir. Konut finansmanı kuruluşu söz konusu tutarı, Kanunun 37 nci maddesine uygun olarak tüketiciye derhal geri öder.

      Satıcıya veya konut finansmanı kuruluşuna ödenen bedel ile tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgenin iade edildiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder.

      6- Konutun Teslim Edilmemesi Durumunda Tüketicinin Tazminat Hakkı

      Ön ödemeli konut satışlarında konutun sözleşmede kararlaştırılan sürede ya da sözleşmede bir süre kararlaştırılmaması durumunda kanun tarafından öngörülen 48 aylık süre içerisinde teslim edilmemesi durumunda, tüketici satıcının temerrüdü nedeniyle sözleşmeden dönme hakkını kullanarak ödediği bedelin iadesiyle birlikte uğradığı zararın tazminin de isteyebilir.

      Ön ödemeli konut satışlarında haklarınızı öğrenmek ve korumak, olası riskleri en aza indirmek için bir uzmandan destek alın. Unutmayın sağlam bir hukuki temel, sorunsuz bir yatırımın anahtarıdır. Hukuki danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz. 

              

       

      KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE RESMİ ŞEKİL ŞARTI: İSTİSNA HALLER VE ŞEKLE AYKIRILIĞIN SONUÇLARI - ordu gayrimenkul avukatı

      Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi noterde düzenleme şeklinde yapılmalıdır. Şekil şartına uyulmayan sözleşmeler kural olarak geçerli değildir. ...